15 Kasım 2016 Salı

Umutlu olmak mı; mutlu olmak mı, diye düşündüm bir zamanlar. Tek bir harfin yarattığı uçurumda; kelimelerin dolduramayacağı bir boşluk…”neden mutlu olmak değil? Diye sordu mutluluktan patlamak üzere olan biri. Cevabı verirken düşüncelerim kilometrelerce uzağa savruldu adeta.
Umut etmek bizim için mutlu olmaktan çok öte bir şey. Olmadık yerde olmadık zamanda olmadık şerre umut ederiz biz. Çünkü biz inanmışız bir kere o koyunun o çiçeği yemediğine. Mutlu olmaksa tüm metafiziğin ortasına bomba gibi düşen bir gerçeklik… Peki ya gerçekliğin ötesi? Kimse ilgilenmeyecek mi onunla? Biz ilgilendik işte. Fark ettik ki bizim mutluluğumuz umudumuz. Umut edersek mutlu oluruz.
Gözleri ışıl ışıl parlayan “bakın bana bakın nasıl mutluyum” diyen insanlara itibar etmedik hiçbir zaman. Tutunamayanlara, kendi hayatıyla ölümüne tehlikeli oyunlar oynayanlara yöneldi hep bakışlarımız. Mutlu olduğu sürece kendinden başka hiçbir yöne bakmayan insanlar olmadık asla. Farklı olana “öteki ”ne çevrildi hep başımız. Ötekileştirilmiş insanlar konuk oldu yalnızlığımıza. Vahşetin, dehşetin, karanlığın içinde umudumuz ötekileştirdi bizi. Türk filmleriyle büyümenin yan etkileri hep bunlar…
Merak ettik hep. “ya şöyle olsaydı; peki ya böyle? Diyerek yaşadık. Farkında olmadan “ötekinin felsefesini ”yaptık.
Yazının sonunu nasıl getiririm diye düşündüm başlamadan önce. Yaşadığımız gibi dedim sonra. İçten, samimi, inançlı bir şekilde...  Göklerin ötesinde bir yerlerde bir çiçekle bir koyunun kardeşçe yaşadığına inanan birileri “öteki” yi aldılar gündemlerine. Daha farklı daha özel daha güzel hep dahasını isteyenler değil. Bir oyunun heyecanıyla uyuyamayanlar. Alışılmışın dışında görünenin ötesinde ötekiyi anlatacaklar.
Bir oyun belirsizliklerle değil umutlarla, olabilecek bütün sonlarla Jeanne D’arc!ın ÖTEKİ Ölümü’nü nakşedecek beyninize…

14.01.2013  00:26

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder