Sıradan bir gün hayatınızı mahvedebilir. Günün sıradan olmasının, hayatınızın ya da mahva sebep olan durumun önemi yok. Haftalarca, aylarca hatta yıllarca çalışıp çabalarsınız. Bu çabanın önemi yok.
Belirtmek isterim ki bu yazının mahvolan hayatlarla, çalışıp didinmelerle, o şişinerek anlattığınız emeğinizin artığı harcanan hayatınızla hiç alakası yok. Yazar ya da şair değilim. Baştan belirteyim.
Yazının konusu: ö n e m i y o k ...
Ne kadar kullandığımız bir cümle. Önemi yok, önemli değil...
Neyin önemi olmaz insanın hayatında? Bir çift gözün mü; ok gibi saplanan lacivert bakışların mı? "lacivert bakış, mor göz olur mu?" diyecek bazıları. Buraya takılacak. Anlasanıza önemi yok ki bunun. Bana göre onun gözleri lacivert sana göre turuncu bile olabilir.
Kalkarsın aman iki çift laf edelim konuştuklarımız da hayalet gibi sırıtmasın başımızda diye çok sıradan hareketlerle çay demlersin. Öyle ki o çay kurtaracak havadaki bezginliği; tutacak ellerinden umutsuzluğu, kimsenin olmadığı bir çöle götürecek. Baş başa kalacaksınız. Sen, o ve (her şey normal mesajı veren) çay. Gecenin sessizliğini yırtıp geçen sesin kimden geldiğinin önemi yok...
-iyi olduğuna emin misin?
-iyiyim.
-seni kırdım, üzdüm gibi geldi bana.
-önemi yok...
Eveeeeett; piyesimiz bu kadar. Önemi yok. Fark etmiyor musunuz? Önemi yok dediğimiz şeyler bizim önemli yalnızlığımızı oluşturuyor. Farkında değilsiniz tabi. O zaman öyle devam etsin her şey.
Tam heyecanla bir şey anlatmaya çalışırken lafı boğazımıza tıkayan insanın önemi yok. Karanlıktan korkmanın, ölümü düşünmenin, içimize çöreklenen yalnızlığın, bizi anlayan anlamayan düşünen yaşayan insanların önemi yok. Çaya kaç şeker attığımızın, en sevdiğimiz rengin, en büyük hayalimizin ne olduğunun, umutlarımızın, umut etmekten bile korktuklarımızın önemi yok.
Kalbimizin ortasındaki koca boşluk kara deliğe dönüşürken hiçbir şeyin önemi yok. Bu yazıyı kim, nerede hangi düş kırıklıklarıyla yazdı onun hele hiç önemi yok...
30.12.2012 20:34
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder