Bütün vücudum hala ne olduğunu anlayamadığım bir duyguyla sarsılıyor. Bu sarsıntı bütün hayatımı bir kara deliğin içine sürüklüyor. Oysa yeterince sevmediğin birinden yeteri kadar nefret edemezsin. Bu tezim beni her seferinde yanıltıyor. Kendimi pek sevmediğimi bilirsin. Öyle olmasına rağmen niye her defasında elimde nefret edilesi bir ben bırakıyorsun bana? Senden nefret etmem gerekmez mi?
Radyoda (evet; hala radyo dinleyen nadir insanlardan biriyim) Nilüfer’in Ta Uzak Yollardan şarkısı çalıyor. Ben içimdeki bütün kavgaya rağmen ellerimin titremesine aldırmadan bu yazıyı yazıyorum. Ta uzak yollardan gelebileceğin günlerin özleminin damarlarımda kanımdan çok aktığını hissediyorum. “O da böyle anlar yaşıyor mu?” diye sorduğumda kendimden aldığım cevaplar tam bir fiyasko. (Küfürle karışık nefret, aşk, hüsran –evet hepsi- sözleri...)
Bazı insanlar bazı şeyleri hiç anlayamaz. Sen bir elinde çaydanlık bir elinde kâğıt kalem evin bütün odalarını turladıktan sonra ne yapacağını bilmez halde yığıldın mı bir kenara? Biran için de olsa unuttun mu annenin adını?
Kafam yine bulanıklaşıyor. Çok boktan bir yazı oldu farkındayım. Ama umurumda değil. Onca yaşanmışlığa rağmen seninle bir tek fotoğrafımızın bile olmaması ne acı. Belki bir fotoğraf yardım ederdi zihnimin berraklaşmasına.
Bazı kelimeleri süsleyemezsin. Bazı duyguları anlatamazsın. O kadar basittir ki başka bir ifadeye gerek duymazsın. Şuan radyoda yeni başlayan şarkıda olduğu gibi; en samimi, en hakiki, şatafatlı cümlelerle süslenmeye ihtiyaç duymayan bir sesle Cem Adrian söylüyor: “Ben Seni Çok Sevdim...”
26.01.2014 18:47
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder